SATIŞA GELMEK

SATIŞA GELMEK
29 Eylül 2025 00:02
43
A+
A-

Suay Karaman

Ülkemizin gündemi gerek yurtiçinde gerek yurtdışında yoğun şekilde sürmektedir. Artık CHP ve belediye başkanlarıyla uğraşmayı gelenek haline getiren siyasi iktidar, bu kez Ankara Anakent Belediyesine bağlı birimlerde gözaltı yapmaya başladı. Toplumda, bu yapılanların hukuki değil, siyasi olduğu kanısı günden güne yaygınlaşmaktadır.

24 Eylül tarihinde ihanet komisyonunun toplantısına geçmişte dört yıl boyunca PKK terör örgütünün üyesi olduğu bilinen Yüksel Genç katıldı ve ‘demokrasi’ konulu bir konuşma yaptı. Bu terörist, örgütün dağ kadrosunda dört yıl Türk askerine kurşun sıktı ve 1999 yılında PKK terör örgütünden 8 kişilik bir grupla, sözde ‘barış elçisi’ olarak Türkiye’ye geldi. PKK terör örgütüne üye olmaktan beş yıl hapis cezası aldı ve cezaevinde kaldı; 2004 yılında tahliye oldu. Günümüzde ‘Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi Koordinatörü’ olarak görev yapan Yüksel Genç, Türkiye’nin siyasi yapısı, toplumsal dönüşüm dinamikleri ve özellikle Kürt sorunu üzerine analizler yürüttüğü için, ihanet komisyonuna çağrılmış.

18. Balkan Ülkeleri Genelkurmay Başkanları Konferansı nedeniyle 27 Mayıs 2025 tarihinde İstanbul’a gelen Yunan Genelkurmay Başkanı Dimitrios Hupis, Fener Rum Kilisesi’ni ziyaret etti ve patrik Dimitri Bartholomeos’la görüştü. Bartholomeos’a İstanbul’un eski Helen coğrafyasında yer aldığı bir Trakya haritası hediye etti ancak hediye edilen haritada, Trakya’daki toprakların Türkiye’de olmadığı görüldü̈. Yunan Genelkurmayı, verilen haritayı resmi internet sitesinde de paylaştı ve görüşmeyi “Genelkurmay Başkanı, Ekümenik Patrikhane’ye giderek burada Ekümenik Patrik Hazretleri tarafından kabul edildi. Karşılıklı ilgi alanlarına ilişkin konular hakkında görüş alışverişinde bulundular” diye bildirdi. 24 Temmuz 1923 tarihinde Yunanistan’ın da imzaladığı Lozan Barış Antlaşması’yla Fener’in ekümenikliğinin ortadan kaldırılmasına karşın, Yunan Genelkurmay Başkanlığı, Lozan’ı yok sayan bir hamlede bulunmuş oldu. Zaten Ege Adalarımızı işgal eden Yunanistan’a karşı gerekli tepki verilmeyince, Yunan tarafının iyice azgınlaştığı görülmektedir.

Fatih Kaymakamlığına bağlı bir kurum olan Fener Rum Kilisesi’nin Patriği Bartholomeos, kendisini bütün dünya Ortodoksların mutlak lideri, ekümenik olarak ortaya koymaya çalışmaktadır ve Yunanistan’ın verdiği uçakla gittiği yerlerde devlet başkanı protokolüyle karşılanmaktadır. ABD’ye giderek, 16 Eylül Salı günü ABD Başkanı tarafından kabul edilen Bartholomeos, Türkiye’de Hristiyanların zulme uğradığını ileri sürerek, Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması sorunu, Ortadoğu’daki Hristiyanların durumu ve Ukrayna Kilisesi konularının konuşulduğunu açıkladı. Bartholomeos’un bu ziyaretleri  ile sözlerinin Lozan’a ve Anayasa’ya aykırı olduğu bilinmesine karşın, Türk yetkililer buna sessiz kalmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü tehlike altındadır. Bu açıklamalara tepki vermeleri gerekirken, izin verenlerin sorumluluktan kaçamayacakları bilinmelidir. 

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, ABD 2025 Concordia Zirvesi kapsamında 24 Eylül Çarşamba günü düzenlenen paneldeki konuşmasında ABD Başkanı ile yaptığı görüşmeyi aktarmış ve ABD Başkanının, “Erdoğan’a ihtiyacı olan şeyi verelim: Meşruiyet” dediğini söylemişti. Bu açıklama emperyalizmin Türkiye’ye bakışını bütün çıplaklığıyla göstermektedir. Hiçbir yabancı gücün, Türk milletini kimin yöneteceğine dair ‘meşruiyet verme’ hakkı yoktur. Bu açıklamadaki ‘meşruiyet’ ifadesi cumhurbaşkanlığı makamını ve dolayısıyla ülkemizi aşağılayıcı bir ifadedir. Türkiye Cumhuriyeti meşru bir ülkedir ve bu meşruiyetini Ulusal Kurtuluş Savaşı ile elde etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler meşruiyetini ABD Başkanından değil Türk milletinden alırlar, bunun böyle bilinmesi gerekir.

ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un da Concordia Zirvesi’ndeki konuşması şöyleydi: “Tom Barrack Türkiye’de, o bölgede olan biten her şey için çok önemli olan iki kişiye sahip. Biri İbrahim adında bir beyefendi, kendisi oranın istihbarat başkanı, diğeri de Hakan, onların dışişleri bakanı. Azerbaycan’da, Ermenistan’da, belki Ukrayna meselesinde bir sorunla karşılaşabiliriz. Bahsettiğim bu beyler, bu alanlarda uzmanlar. Trump yönetiminin bu çalışma şekli beni cesaretlendiriyor. Trump, Tom’u arıyor ve Tom’a diyor ki ‘İbrahim’in bu konudaki görüşü nedir?’ İşte biz böyle birlikte çalışıyoruz. Bu iletişimle elde ettiğimiz başarıların sınırsız örneği var.”

25 Eylül Perşembe günü ABD Başkanı Donald Trump, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ile oval ofiste görüştü. Bu görüşmede Türkiye, ABD’den istediklerini alamadı ama bu görüşmeden ABD karlı çıktı. ABD Başkanı görüşme boyunca AKP genel başkanını “saygın bir lider”, “sağlam adam” ve “inatçı ama kendisini seviyorum” gibi ifadelerle övmesine karşın, kurduğu bazı cümleler diplomatik ortamda kriz yarattı.

Görüşmede ABD başkanı, Tayyip Erdoğan için “Biliyorsunuz, o hileli seçimleri herkesten daha iyi bilir” dedi. “35 yıl hapis cezasını çarptırılan Rahip Brunson’u Erdoğan’dan istedim, o da rahibi serbest bıraktı. Bunu unutmam” dedi, böylece tüm dünyaya Türkiye’de yargının siyasallaştığını, Tayyip Erdoğan tarafından yönlendirildiğini ilan etti.

Türkiye’nin dış ilişkilerine müdahale ederek “Erdoğan’ın yapabileceği en iyi şey, Rusya’dan petrol ve doğalgaz almamaktır” diyen ABD başkanı, ülkemizi sömürge olarak görmektedir. Bu görüşmeden sonra Türkiye’nin ABD’li Mercuria firmasıyla 43 milyar dolar değerinde 20 yıllık bir LNG anlaşması imzaladığı açıklandı. Dünyanın ikinci büyük rezervi olan Eskişehir civarındaki nadir elementleri de ABD başkanı istemektedir. Boeing firmasına da yüzlerce uçak siparişi verildi. ABD başkanına F-35 konusu sorulduğunda, “Hemen halledebiliriz ama önce Erdoğan bizim için bir şey yapacak” demesi ve Tayyip Erdoğan’ın “Halkbank ile ilgili bir iyilik” istediğini söylemesi ülkemizin küçük düşürülmesi anlamındadır. Bu yoğun pazarlıklardan toplumun haberi yoktur. Görüşmede Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması da gündeme getirilmiş ve Tayyip Erdoğan, Fener Rum Patriği Bartholomeos ile görüşeceğini vurgulamıştır. Böylece Lozan çiğnenecektir ve öğrenim birliği yasası iyice delinecektir. Daha önce Tayyip Erdoğan’a “sert adamı oynama. Aptallık etme” diye tehdit dolu mektup yazan ABD başkanının yaptığı bu hadsizliklere karşı sessiz kalınması, ülkemiz adına onur kırıcıdır.

Bu arada Kremlin Sözcüsü Dmitriy  Peskov’un, 26 Eylül tarihinde Moskova’da yaptığı “Türkiye, Rusya ile hangi alanlarda işbirliği yapacağına kendisi karar veren egemen bir devlettir” açıklaması, ABD’ye verilen yanıt niteliğindedir. Bizim vermemiz gereken yanıtı, Rusya’nın vermesi ise düşündürücüdür.

Tayyip Erdoğan’ın, ABD’nin desteğini alıp, kendi iktidarının ömrünü uzatmak için ödünler vermesinin, ülkemiz için hiçbir olumlu yanı yoktur. Bu dengesiz ABD başkanından yardım ve destek beklemek, küstahlıklarına sessiz kalmak, emperyalizme ilk kez yenilgiyi tattıran Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmaz. Eşsiz liderimiz Atatürk’ün 6 Mart 1922 tarihli Büyük Millet Meclisi’ndeki konuşmasını akıllardan çıkartmamalıyız: “Hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.


Azim ve Karar, 29 Eylül 2025