KİMLİK SİYASETİ TUTKUSU

Ceyhun Balcı
Türkiye, sözcüğün tam anlamıyla bir kimlik siyaseti çukuruna yuvarlanmış görünüyor.
İktidarın açılım hevesi sınır tanımıyor.
İktidarın, iktidarda kalma zorunluluğu hukuk düzeneğini yargı sopasına dönüştürmüş durumda.
Öcalan’ı TBMM’ye çağıranlar muhalefeti kent uzlaşısıyla suçlayarak yol almakta sakınca görmüyorlar.
Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı uğradığı haksızlık karşısında yargıdan umudunu kesmiş olacak ki diğer yolları zorluyor.
Yabancı basına yazmak, uluslararası kamuoyunu etkilemek bu yollardan birisi.
İki tarafı keskin bıçak gibidir bu yöntem.
Bir yandan derdinizi anlatırken diğer yandan seslendiğiniz kamuoyunun gururunu okşamayı gerektirir.
İmamoğlu bir süredir bu yolu deniyor.
Son olarak ünlü Fransız gazetesi Le Monde’a yazmış.
Kafkavari davalar benzetmesinde sorun yok.
Ancak, yazısının bir yerine sıkıştırdığı şu sözler önemli ve bir o kadar sorunlu!
“…Diplomama haksız şekilde el konulması hakkımdaki tek dava değil; hakkımda başka pek çok Kafkavari dava var: ‘hakaret’, ‘yolsuzluk’, ‘terörizm’ (çünkü 2024’te İstanbul’daki belediye listelerime Kürt adaylar koymaya cesaret ettim). İşte mücadele ettiğimiz sistem bu.”
Bu satırları kaleme alan İmamoğlu elbet bir gün özgürlüğüne kavuşacaktır. Anlaşıldığı kadarı ile İBB başkanlığı koltuğuna da oturacaktır.
Kendisine öğüdüm, göreve başlar başlamaz odasındaki Atatürk görselini kaldırmasıdır. Bunu yapsa da, yapmasa da Le Monde’a yazdığı yazının son satırı bunu gerektirmektedir.
Sözleri Atatürk Cumhuriyeti’ne yapılmış büyük haksızlıktır. Gerçekle ilintisi olmayan sözlerinin gereğini yerine getirmekle yükümlüdür.
Diğer yandan, İmamoğlu kimlik siyaseti hevesiyle yol alan iktidara karşılık vermek istemiş olabilir.
Bu bakımdan zahmete girmemesinde yarar var!
Kimlik siyaseti yolunda İmamoğlu ne yapsa iktidarın eline su dökemez.
Silivri’deki 15 metrekarelik hücresinde izlemekte olmalıdır İmamoğlu, TBMM heyetinin İmralı yoluna düşmeye hazırlanmakta olduğunu.
Durum bu denli ortadayken, İmamoğlu’nun kimlik siyasetinde iktidarla boy ölçüşemeyeceği belli değil midir?
İmamoğlu bir an önce özgürlüğüne kavuşsun.
Tutuksuz yargılansın!
Hak, hukuk, adalet arayışındaki İmamoğlu kimlik siyasetine boğazına kadar batmak zorunda olmadığını fark etmeli.
TBMM’deki kimlik siyaseti ustaları çoktan uzlaşmış görünüyorlar.
Dün İmamoğlu!
Bugün Erdoğan!
Kimlik siyasetinin ve elbette terörün TBMM’deki temsilcileri istediklerini kimden alacaklarsa onlarla uzlaşmaktan çekinmezler.
Onların istediklerini verme gücü iktidardadır.
İmamoğlu’na düşen kimlik siyaseti yarışına girmek değil Türkiye’den yana olmaktır.
Bunu yaptığında büyür, iktidarın ve kimlik siyasetinin izinde gittiğinde yok olmak kaçınılmaz yazgısı olacaktır.
Azim ve Karar, 06.10.2025