İZNİK KONSİLİ ÖĞRETMEYİ SÜRDÜRÜYOR

İZNİK KONSİLİ ÖĞRETMEYİ SÜRDÜRÜYOR
4 Aralık 2025 07:47
2
A+
A-

Papa ziyareti ve onu izleyen İznik Konsili anması tartışmaların fitilini ateşledi. Her zaman olduğu gibi tartışma öğretici oldu.

Ben de bir yazıyla katılmıştım tartışmaya. Kısaca anımsatmam gerekirse İznik Konsili’nin 1600. Yıldönümünde geçenlerde yapılana benzer etkinliğe Atatürk tarafından izin verilmediğini yazmıştım.

Atatürk’ün böyle bir yasaklaması olmadığını söyleyenler çıktı ve haklıydılar. Bunu söyleyenlerin bir gerçeğe göndermede bulunmaktan çok İznik Konsili anmasında sorun yok diyenlerden oluşması ilginç bir ayrıntıydı. Bu gerçeğin altını çizer görünenlerin İznik Konsili’nde sorun arayanları “komploculukla” suçlama konusunda ağız birliği yapmış olmaları bir başka ilginç olgu oldu.

Neyse ki, arşivler yerli yerindeydi!

İznik Konsili’nin 1600. Yıldönümü olan 1925’te dinsel çevrelerin anma töreni yapmak istedikleri anlaşıldı.

Bilindiği gibi Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden sonra tek kişilik yönetim anlayışıyla birlikte TBMM sarayın onay kurumuna dönüştürüldü.

Yüz yıl önceye gittiğimizdeyse Atatürk’ün mutlak güç sahibi olduğu dönemde bile böylesi bir konuda tekil karar almak yerine millet iradesinin gerçekleştiği TBMM kararını önemsediğini anlıyoruz.

Konuyla ilgili TBMM tutanaklarının yanı sıra yapılan bilimsel yayınlar ve yazılan kitaplar konuya ilgi duyanların görüşüne açık durumda.

Sonuçta, İznik Konsili konusundaki kuşkularımızın ve kaygılarımızın yersiz olmadığı ortaya çıktı.

Bir hatamız bilgi eksikliğimizi gidermemiz fırsatı yaratırken dağarcığımızı derinleştirdi.

Bu olaydan çıkartılması gereken bir diğer önemli sonuçsa olaya emperyalizm penceresinden bakma gerekliliğini bir an olsun akıldan çıkartmama zorunluluğu oldu.

Çoğunlukla bölücülüğüyle tanınan emperyalizm bunun için çoğu zaman dinleri, mezhepleri ve etnisiteyi başarıyla kullanmıştır.

İznik Konsili’yle karşımıza çıkan olgudaysa emperyalizm aynı dinin mezhepleri arasındaki ayrılığı sonlandırma isteğiyle çıkıyor karşımıza.

Çünkü, günümüzde Batı emperyalizmi her geçen gün güç yitiriyor. Buna bağlı olarak da güç arayışı ve güçbirliği emperyalizmin önde gelen güncel gereksinimi.

Mezheplerin yanı sıra dinleri bile uzlaştırmada hünerli olabiliyor emperyalizm. Tıpkı ABD’de evanjelizm üzerinden sağladığı başarı gibi.

Özetle, 1925 yılının TBMM’si son derece önemli bu konuyu gündemine almış, enine boyuna tartışmış ve yıldönümü gerekçesiyle yapılması tasarlanan anmayı hem laiklik ilkesine hem de ulusal çıkarlarımıza aykırı bularak uygun bulmamıştır.

Duvarında “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazısıyla son derece uyumlu bir yöntem değil mi konunun millet istencinin gerçekleştiği TBMM’de ele alınması?

1925 anmasını doğrudan Atatürk’ün engellememiş olması doğrudur.

Ancak, engellemeyi TBMM’nin yapması çok daha anlamlı ve önemlidir!

İlgi duyanlar için kaynakça :