İLAÇ EGEMENLİĞİ
Başlıktaki ilaca her türlü tıp aracını ve gerecini eklemek hata olmaz. Tanıda, sağaltımda ve onlar kadar önemlisi başta aşı olmak üzere sağlığı koruma işlevli her türlü öğe bu kapsamda değerlendirilebilir.
Beş yıl geride kalmış olsa da küresel salgın sırasında yaşananlar unutulmuş olamaz. Uygar batı ülkelerinin havaalanlarında, limanlarında o sırada kıtlığı çekilen ilaç ve tıbbi gereçlere el konulmuştu. El koyanın gerekçesi yalın ve özlüydü.
“Bize de gerekliydi!”
Ulusal güvenlik denince sınırların korunması, sivil ve askeri savunma, vb başlıklar ilk akla gelenlerdir.
İlaç egemenliği onlara mutlaka eklenmelidir. Bu önemli kavram küresel salgın sırasında yaşananların da etkisiyle öne çıkmıştır.
Eski Türkiye’de ordunun ve SSK’nin ilaç üretme yeteneğine sahip olduğunu anımsayalım.
İçinde bulunduğumuz günlerde ekonomik yıkımın etkisiyle düşük yoğunluklu görünen ama süreğenleşmiş bir ilaca erişim sorununun varlığını gerek bu sorunu yaşayanların bildirimlerinden ve gerekse basına yansıyanlardan anlamak güç değil.
Görünürde kurtulmuş olsa da Afrika’da sömürgeciliğin ilaç ve tıbbi araç, gereç üzerinden sürdürüldüğü gerçektir. Afrika anakarası özelinde ilaç egemenliğinin sömürgeciliğin gerçek anlamda sonlandırılması bakımdan önemli olduğunun altı çizilmelidir. Farklı şekilde söylemek gerekirse ilaç ve tıbbi araç, gereç konusu günümüzde kılık değiştirmiş olan sömürgeciliğin önemli aygıtına dönüşmüş durumdadır.
Günümüzün yadsınmaz gerçeği küreselleşmenin her ne kadar erişimi ve ulaşımı kolaylaştırdığı öne çıkartılsa da “sağlama (tedarik) zinciri kırılganlığı” ortadan kalkmış değildir.
Politik gerginlikler, dışsatım yasakları, tarife savaşları, nitelik sorunları ve taşıma-ulaştırma kopuklukları bu zincirde yaşanabilecek sorunların başlıca nedenleri sıkça deneyimlenmektedir.
Bir başka önemli sorun, bu alana egemen bir ülkenin bu egemenliğini kendi çıkarı doğrultusunda kullanarak silaha dönüştürmesi olasılığıdır.
Salgınlar, biyoterör ve yeni kuşak salgın olasılıkları bir başka kırılganlık olarak çıkabilir ülkelerin karşısına.
Ekonomik zorluklar, saflığını yitirmiş moleküller ve çok daha kötüsü sahte üretim ilaç egemenliğini önemli kılan diğer etkenler olarak sıralanabilir.
Yazının başında kamu ilaç üretiminden söz edilmişti. Buna kamu aşı üretimini eklemekte yarar var. Salgın sırasında değinilmişti. Türkiye kırklı yıllarda başka ülkelere aşı gönderme yeteneğine sahipken üçüncü binyılın başında bu yeteneğine kendi seçimiyle son verdi.
Bu seçimin acıklı sonucu Covid 19 salgını sırasında tüm yakıcılığıyla yaşandı.
Şu ana kadar sıralananlardan kendi içine kapanan, dış dünyayla bağını kesmiş bir ilaç, tıbbi araç, gereç üretimi ve sağlama zinciri oluşturulması gerekliliği sonucu çıkartılmasın.
Uluslararası işbirliği ve dayanışma tarihte hiç olmadığı kadar güncel gereksinimdir.
Kendine yetebilir olmak hiç kuşkusuz önemlidir, önceliklidir. Bu yapılırken fazlalığın başkalarıyla paylaşılması, eksikliğin farklı kaynaklarla işbirliğiyle giderilmesi temel ilke olmalıdır.
Stratejik önemdeki ilaç, araç ve gereç konusunda ivedi durumlar göz önünde bulundurularak yedekli olunması gereği göz ardı edilmemelidir.
Diğer yandan, ulusal üretimin desteklenmesi ve bu bağlamda AR-GE yatırımlarının diri tutulması önemlidir.
Devletin bu bağlamda düzenleyici olmanın ötesine geçerek yatırımcı olması gerekliliği son yıllarda yaşananlarla çok iyi kavranmış olmalıdır.
Özellikle, antimikrobiyallere, aşılara ve toplumun geniş kesiminin kullandığı süreğen hastalık ilaçlarına odaklanılması önem taşımaktadır.
Bu konuda, Covid 19 küresel salgını uyarıcı etki yaratmış olsa da jeopolitik gerginlikler, iklim değişikliği ve yeni hastalık etkenlerinin salgınlara neden olma olasılığında artış gibi etkenler varlığını sürdürmektedir.
İlaç egemenliği çok göze görünmese de ulusal egemenliğin önde gelen taşıyıcı sütunlarından birisi olma özelliğiyle hak ettiği ilgiyi görmeyi beklemektedir.
Güncele dönersek!
Türkiye sağlık ortamında kısıtlı doktor randevuları buzdağının görünen bölümüdür. Hiç kuşkusuz sağlığa erişim bakımından önemlidir.
Ancak, buna eşlik eden ve artık yerleşikleşmiş görünen ilaca erişimsizlik de bir o kadar önemlidir. Özellikle kanser ilaçlarında yaşanan kısıtlılıklara sahte ilaç ve karaborsa olgusun eşlik ettiği görülmektedir.
İlaca erişimdeki kısıtlılıkta devletin ödemeye esas aldığı döviz kurundan söz ediliyor oluşu bu bağlamda dışa bağımlılığın şifresidir.
Başka deyişle ilaç egemenliği zincirinin zayıf halkasıdır.
İlaç egemenliği konusunun yasa yapıcıların, yöneticilerin ve elbette konunun diğer başat taraflarının ilgisini çekmesi dileğiyle.
Bir kez daha yinelemek gerekirse!
İlaç egemenliği önde gelen ulusal güvenlik öğesidir.
Öncelikle müşteri olmaktan çıkıp üretici olmak amaçlanmalıdır.
Daha fazla bilgilenmek isteyenler için kaynakça :
https://www.linkedin.com/pulse/pharmaceutical-sovereignty-unseen-pillar-national-lukulay-ph-d–efvif
https://link.springer.com/article/10.1186/s12913-025-13211-9