SÖMÜRGE VALİLERİ
Suay Karaman
29 Ağustos 2003 ile 17 Haziran 2005 tarihleri arasında ABD’nin Türkiye Büyükelçisi olarak görev yapan Eric Steven Edelman, 14 Mart 2005 tarihinde, haddini aşarak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Suriye’ye yapacağı ziyareti eleştirmiş ve “umarım Türkiye de Suriye’nin Lübnan’dan çabuk biçimde çekilmesini destekleyen uluslararası uzlaşmaya katılacaktır” diye görüş bildirmişti. Uluslararası gelenekte bir diplomatın, görev yaptığı ülkenin iç ve dış politikası hakkında halk önünde açıklama yapmasına ‘diplomatik karışma’ denir. Ne yazık ki ABD’li diplomatlar hiçbir kural tanımamaktadırlar.
9 Aralık 2005 ile 17 Kasım 2008 tarihleri arasında ABD’nin Türkiye Büyükelçisi olarak görev yapan Ross Wilson, 3 Ekim 2006 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanlarının irtica ile ilgili sözlerine “kakofoni ve kuru gürültü” demişti ve bu açıklaması büyük tepki çekmişti. Büyükelçi Ross Wilson, 27 Kasım 2007 tarihinde bir grup Güneydoğu kökenli eski ve yeni milletvekillerini elçiliğe sabah kahvaltısına çağırmıştı. Kahvaltıda başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu’da incelemelerde bulunacaklarını, ölen PKK terör örgütü üyeleri ile şehitlerin aileleriyle görüşmek istediklerini ve bunun için davetlilerden kendilerine isim vermelerini istemişti.
5 Mayıs 2025 tarihinde göreve başlayan ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, 29 Haziran 2025 tarihindeki İzmir gezisinde Anadolu Ajansı’nın muhabirine yaptığı açıklamada, ‘Osmanlı’nın millet sistemine’ övgüler yağdırdı. Madem bu sistemi çok beğeniyor, o zaman bunu kendi ülkesi için önermesi yerinde olur.
Büyükelçi Tom Barrack, ABD 2025 Concordia Zirvesi kapsamında 24 Eylül 2025 tarihinde düzenlenen paneldeki konuşmasında ABD Başkanı ile yaptığı görüşmeyi aktarmış ve ABD Başkanının, “Erdoğan’a ihtiyacı olan şeyi verelim: Meşruiyet” dediğini söylemişti. Türkiye Cumhuriyeti meşru bir ülkedir ve bu meşruiyetini Ulusal Kurtuluş Savaşı ile elde etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler meşruiyetini ABD Başkanından değil Türk milletinden alırlar, bunun böyle bilinmesi gerekir.
Büyükelçi Tom Barrack, 3 Aralık 2025 tarihinde Yunanistan’ın Kathimerini Gazetesi’ne yaptığı açıklamada; “İpek Yolu, Doğu’yu Batı’ya üç veya dört farklı güzergâhtan bağlıyordu. Tekrar olabilir, ancak 1919’dan beri ulus devletler tarafından engellendiklerini” söyledi. 1919 vurgusuyla açıkça Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef almaktadır çünkü Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başarılan Ulusal Kurtuluş Savaşımızdan beri ulus devletler, ABD ve benzer emperyalist devletleri engellemektedir. İşte bu nedenle ulus devletleri yıkmaya çalışıyorlar. Bunun yanında hedeflerinin 2026 yılının Eylül ayında Heybeliada Ruhban Okulu’nu açmak olduğunu da Yunan gazetesine söylemeyi görev edinmiş.
7 Aralık 2025 tarihinde Katar’ın başkenti Doha’da düzenlenen 23. Doha Forumunda “bu bölgede gerçekte en iyi işleyen şey ister beğenin ister beğenmeyin ‘hayırsever bir monarşi’ olmuştur. İşleyen model budur” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin Gazze Şeridi’nde kurulacak olan uluslararası barış gücünün bir parçası olmasını istediğini ve Türkiye’nin S-400 sistemlerini bırakacağını söyleyen Büyükelçi Tom Barrack’ın Lozan Barış Antlaşması’nı sorgulaması, ulus devletini tehlikeli bulması ve Türkiye için Osmanlı millet modeli ile hayırsever bir monarşi önermesinin gündeme getirilmesi eş zamanlıdır ve ilginçtir. Büyükelçinin söylemleri ile ‘terörsüz Türkiye’ masalcılarının 1923 devrimini ortadan kaldırmak için yaptıkları hazırlık, emperyalizmin geleneksel böl-parçala-yönet sistemine uygun olarak tümüyle örtüşmektedir ve BOP ile Sevr özlemcilerini umutlandırmaktadır.
Bu tip davranışta bulunan yabancı diplomatların, derhal istenmeyen kişi (persona non grata) ilan edilerek, sınır dışı edilmeleri gerekmektedir. Yabancı diplomatların uluslararası hukuku ve diplomasi kurallarını çiğneyen bu etkinliklerine karşı kararlı bir tavır almak ulusal bir görevdir. İtibarlı ülkeler, böyle davranan diplomatın bir an önce ülke dışına çıkmasını isteyebilir. Ülkemizde ‘sömürge valisi’ gibi davranan ABD Büyükelçisinin istenmeyen kişi ilan edilerek, Türkiye’den gönderilmesi gerekir. Emperyalizmi ilk kez yenerek kurulan bağımsız bir ülkenin yapması gereken de budur.
ABD’nin Büyükelçileri, kendilerini ‘Türkiye Genel Valisi’ ya da ‘Sömürge Valisi’ olarak görmektedirler. ABD Büyükelçileri, ülkemizin bölünmesine yönelik etkinliklerini açık açık ve küstahlığın da ötesinde bir tavırla yürütmektedir. Yapılanlar ülkemiz açısından bütünlük sorunudur, ulusal onur sorunudur. Ancak bu ulusal onuru anlayacak ve koruyacak bir siyasi iktidar görmek mümkün değildir. Bu olaylar ülkemizi yönetenler adına utanılacak bir durumdur.
Bütün diplomatik kuralları ihlal ederek, içişlerimize müdahalede bulunulurken, devletimizin egemenliğine, laik cumhuriyetimize ve ulus devlet yapımıza açıkça saldırılırken, ülkemizi yönetenler sessizliklerini korumaktadır. 300 yıldır dünyayı sömüren emperyalizme karşı ilk kez zafer kazanan ülkemizin ulusal onuru çiğnenmektedir.
Ülkemizde 140 devletin büyükelçisi bulunmaktadır, hiçbiri ortaya çıkıp bu konuşmaları yapamaz ama ABD Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack yapıyor. Emperyalist ABD Türkiye’deki yönetime sözde ‘meşruiyet’ verdi ya karşılığında, büyükelçisi vatanımızda istediği gibi at koşturuyor. Yaklaşık yedi aydır Türkiye’de görev yapan Büyükelçi Tom Barrack susmak bilmiyor, sürekli konuşuyor, bize ayar vermeye çalışıyor, ülkemizin geleceği ile ilgili dünya kamuoyuna bilgi aktarıyor. Çünkü Türkiye’yi yeniden dizayn etme talimatı almış, gelmiş ülkemize ve bölünmemiz için görevini yapıyor. Ama er ya da geç mutlaka bunun da sonu gelecektir ve Türk Milleti tarafından hesabı sorulacaktır…
Azim ve Karar, 15 Aralık 2025