GIDAYA ERİŞMEK NEDEN BİR BEKA SORUNU OLDU?
Mustafa Kaymakçı
Emperyalizme ve onların uydusu Yunan ordularına karşı Türk ulusunun zaferiyle sonuçlanan
30 Ağustos 1922 Zafer Bayramı’nın 103’üncü yıl dönümü kutlu olsun.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygı,özlem ve sevgiyle
anıyorum.
Günümüzde güncel birçok konu var iken “Gıdaya Erişmek Neden Bir Beka Sorunu
Oldu?”sorusu akla gelebilir.
Ancak insanlarımızın günlük sorunları içinde, gıdaya ulaşmak konusu öne çıkıyor.
Türkiye’de Gıdaya Ulaşmak Giderek Zorlaşıyor.
Sağlıklı ve ucuz gıdaya ulaşmada kısıtlardan ön önemlisi, dışa bağımlı tarım politikaları.
Buna koşut olarak kentlerde yerleşik insanlarımızın gıdalarını giderek artan ölçüde, tekelleşen
ve yabancılaşan gıda sanayi ve organize gıda perakendeciliğinde marketlerin tam denetimine girmiş
olmasını da eklemek gerekiyor.
Bir başka deyişle, üretimden pazarlamaya kadar geçen süreçte tekelleşen ve yabancılaşan
gıda sanayi ve organize gıda perakendeciliğinde marketlerin egemenliği söz konusu.
Çoğumuz bunun farkında mıyız? Ya da dile getiren partilerimiz var mı? Adeta bu konu da
vazgeçilemez bir teslimiyet mi yaşıyoruz?
Gıda Sektöründe Tekelleşme ve Yabancılaşma Nasıl Gerçekleştirildi?
Gelişmekte olan ülkelere uygulanan politikalar; ticaretin serbestleştirilmesi, kamusal
düzenlemelerin azaltılması ve kaldırılması (özelleştirme vb.), yabancı sermayeye eşit muamele, hatta
avantajlar, ekonomik istikrar programları (özünde emek ücretlerinin düşürülmesi) şeklinde
özetlenebilir.
Kısaca anılan politikalarla çok uluslu firmalar için yeni bir ticaret ve yatırım ortamı
oluşturulmuş bulunuyor.
Böylece, özelleştirilen kamu şirketleri ile yerli firmalar çok uluslu şirketlerce satın alınmaya
başlandı. Buna rekabete yenik düşme diyenler var. (?)
Küçük üretici, tarım ve gıda sektöründe devre dışı ya da daha ucuza mal satmak durumunda
kaldı.
Gıda sanayinde yeni üretim ve pazarlama teknikleri ortaya çıkarıldı.
Tekelleşen ve yabancılaşan gıda sanayi, ürünlerini daha yüksek oranda süpermarket /
hipermarket zincirleri ile pazarlamaya başladı. Bu şekilde kar payları yüksek oldu.
Aynı zamanda kar transferlerine olanak sağlandı.Gelişmekte olan ülkelerin dış ödemeler
dengesi bu yolla da giderek bozuldu.
Şehirleşme ve gelir dağılımının bozulmasıyla yaratılan ve zenginleştirilen katmanlar için yeni
arayışlar ve özentiler ortaya çıkartıldı. Bunlar, çağdaşlaşma diye tüketim toplumuna ve yabancı
ürünlere yönelmeye başladılar.
Gelişmekte olan ülkelerde, pazarlama zincirinde kimi sorunların; örneğin kalite ve gıda
güvenliği gibi sorunların çözümünün yabancı firmalar ile olası olabileceği beyinlere aktarıldı ve
benimsetildi.
Gıda Sektöründe Tekelleşme ve Yabancılaşmayı Biliyor muyuz?() Birkaç örnek verelim mi? Süt ve ürünleri piyasasını yedi şirket yönetiyor. Pınar, Ülker ve Danone en büyükleri. Daha sonra SEK, Yörsan ve Dimes geliyor. Makarna piyasasında, dört şirketin egemenliği var. Sektörde Ankara, Filiz, Piyale ve Pastavilla ilk sıralarda yer alıyor. Anılan firmaların piyasa payları % 70’i geçiyor. Bebek maması, yerli+yabancı ortaklığı ve yabancıların tekelinde. Payları %90. Group Danone ve Ülker Hero Baby, bebek piyasasının en büyükleri. Yağ piyasasında kurulu kapasitenin % 65’i, pazarın % 80’i yabancıların olmuş. Sıvı yağlarda baş aktörler Suudi Savola Group. Bira piyasasının hemen bütünü yabancıların. Dörtte üçü Efes Pilsen ve geriye kalan ise İsrail firmasının. Hazır kahvede egemenlik Neskafe’de. Piyasanın üçte ikisini denetliyor. Margarin sanayinin % 90’ına yakını Unilever, Ülker ve Marmara Gıda’nın Çikolatanın egemeni Ülker, şekerleme sanayi ise Shwepps’in eline geçti. Gıda Perakendeciliğinde Türkiye’de Neler Oluyor? Dünya çapında gıdada 5-6 büyük mağaza zincirinin piyasalara egemen olduğu görülüyor. Bunlar, ABD’li Walmart ve Kroger, Fransız Carrefour, Hollandalı Ahold, Alman Metro ve Britanyalı Tesco olarak sıralanabilir. Türkiye’de de organize gıda perakendeciliği, çok uluslu hipermarketlere sağlanan olanaklarla tekelleşmiş ve yabancılaşmış bulunuyor. Bugün gıda perakendeciliği, büyük ölçüde Carrefour, Migros, Metro ve Tesco gibi yerli ve yabancı tekellerin denetimine girmiş olduğu gözlemleniyor. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de küçük ve orta ölçekli gıda perakendecileri yok olma sürecini yaşıyor. Sektörde bakkal sayısı hızla azalıyor, küçük esnaflar siftahsız dükkân kapatıyor. Tekelleşen ve yabancılaşan şirketler karşısında büyük üretici firmalar bile, pazarlık ve yaptırım gücünü giderek yitiriyor. Üretici firmalar, mallarını pazarlamak için birçok bedeli, organize gıda perakendeciliği yapan tekellere ödemek zorunda. Bunlar arasında; raf bedeli, bedava ürün, gondol bedeli, Türkiye’de açılan mağaza bedeli, ürün çeşidinin azaltılması, ürün bedelinin önceden belirlenmemesi, borç faturası, özel markalı ürün bedeli gibi bedeller sayılabilir. Bırakınız küçük üreticileri, büyük üreticiler bile zor durumda.(*)
Organize gıda perakendecisi firmalar, gerek üretim yaptırdıkları, gerekse satın almalardaki
ticari ilişkilerde ödemeleri geciktiriyorlar. Ödeme süresi 120–150 gün arasında değişiyor. Oysa bu
süre, Batı ülkelerinde 30–60 günle sınırlı.
Üretici firmalara ya da tedarikçi firmalara ödetilen bedeller ise, son tahlilde tarım
üreticilerine, bir başka deyişle çiftçilere yansıtılıyor. Çiftçiler, ürünlerini daha ucuza elden çıkarmak
zorunda kalıyorlar.
Perakende sektörünün yabancılaşması, giderek Türkiye üretim sektörünü de olumsuz
etkilemeye başladı.
Bugün neredeyse yabancı tekellerin egemenliğindeki marketlerde pazarlanan ürünlerin yarısı
dışarıdan gelmekte. Bu durum, üretimi aşağıya çekiyor ve işsizliği körüklüyor.
Yabancılaşan perakende sektöründe, gıdaların güvenirliliği ve yarayışlılığı tartışmaya açık.
Gıdalarda raf ömrü uzatılsın ve bozulmasın amacıyla katkı maddeleri kullanılıyor. Bu durum, gıdaların
güvenirliğini ve yarayışlığını olumsuz etkiliyor.
Perakende sektöründe tüketicileri bilgi edinme hakkı konusunda taleplerde, geri bildirimler
de yeterince hızlı değil.
Yenileyelim ve soralım. Yurdumuzda sağlıklı ve ucuz gıdaya erişmek de bir beka sorunu değil
mi?
Kentlerimizde sağlıklı ve ucuz gıdaya erişemeyen insanlarımızda çok ciddi şekilde aşırı
şişmanlık Avrupa ortalamasının üstünde,bir yandan da çocuklarımızda gelişme gerileği
gözlemleniyor.
Gıda Sektöründe Tekelleşme ve Yabancılaşmanın Kökeni Ne?
Üretimden pazarlama aşamasına değin gıda sanayisi ve perakendeciliğinde ortaya çıkan
tekelleşme ve yabancılaşmanın da kökeni, dışa bağımlı serbest piyasa ekonomisi olarak adlandırılan
ekonomi-politik tercihler.
Sermaye birikimi için egemenlerin izlediği yol bu.
Seçenek, “Biz daha iyi yönetiriz” değil. İnsanlarımızın sahaya çıkan muhalif politikacılara
sorması gereken temel sorunun,” Siz iktidara geldiğiniz zaman hangi politikalarla üretimi
artıracak,gelir dağılımını daha dengeli duruma getireceksiniz?”şeklinde olması gerektiğini
düşünüyorum.
():(Türkiye’de gıda sektöründe tekelleşme ve yabancılaşmanın durumu hakkında daha ayrıntılı bilgi için bakınız):Oral N. Mülkiye Derneği, Bahar, 2009 Cilt:23, Sayı:262. (*):(Bakınız: https://www.istegundem.com/haber/sutas-in-raf-kavgasinda-ikinci-perde/270362)
Medyaya yansımış haberlere göre Türkiye’nin en büyük süt üreticisi Sütaş ile Migros arasında ürünlerini pazarlama
açısından bir kavga yaşanmış. Sütaş uzun süre Migros’a mal sevkiyatını durdurmuşmuş. Sonrasında taraflar tekrar masaya
oturup orta yol bulunmuş. Migroslarda Sütaş ürünleri tekrar satılmaya başlanmış. Benzer bir kavga mı var başka bir nedeni
mi var, tam öğrenemedik ama Migros raflarında Sütaş’lar yine geçtiğimiz haftalarda birden bire yok olmuş. Ne sanal
markette ne de mağazalarda Sütaş yokmuş. Yaklaşık iki hafta sonrasında Sütaş ürünleri tarafların uzlaşması ile Migroslarda
yer almaya başlamış. Benzer bir durum CarrefourSA raflarında da yaşanıyormuş. Sütaş aynı dönemde CarrefourSA
raflarından da çekilmiş. Sütaş ürünleri hem CarrefourSA online markette hem de fiziki marketlerde şu an için satılmıyormuş.
Öğrendiğimize göre Sütaş, her iki zincir ile raflarda sorun yaşamış. Migros ile uzlaşmışlar, ama CarrefourSA ile henüz
mutabakata varılamamış.
Not: Anılan haber 14.10.2022 tarihlidir.
Azim ve Karar, 31.08.2025