DİPTE BİRLEŞMEK
Grev başlar başlamaz gündelik yaşamı zorlaştırmasının da etkisiyle çoğu ortamda bir dizi öfke seliyle karşılaştı. İşçilerin istediği aylığı başka emeklilerin ve çalışanlarınkiyle karşılaştırarak işin kolayına kaçıldı.
“Sen emekli profesör ne kadar aylık alıyor biliyor musun?” diye sorana da rastlandı.

Ceyhun Balcı
Çalışan haklarının giderek aşınmasıyla koşut giden durumdur grev bağlamındaki yoksunluğumuz.
Az sayıdaki grev müftüsünden milletvekiline varıncaya dek bir dizi egemenin baskısı altında kalır oldu Türkiye’de. Fiziksel saldırılarsa cabası.
Grevin mumla aranıp bulunamayışı da yapılanın beğenilmeyişi de eş zamanlı sahne alır burada.
İzmir’deki belediye grevine bakış dipte birleşme hevesimizi yansıtması bakımından anlamlı oldu.
Grev başlar başlamaz gündelik yaşamı zorlaştırmasının da etkisiyle çoğu ortamda bir dizi öfke seliyle karşılaştı. İşçilerin istediği aylığı başka emeklilerin ve çalışanlarınkiyle karşılaştırarak işin kolayına kaçıldı.
“Sen emekli profesör ne kadar aylık alıyor biliyor musun?” diye sorana da rastlandı.
Diğer yandan, “işçi validen çok aylık mı alırmış” diyene de.
Asgari ücretin 4-5 katı da istenir miymiş diyenler eksik olmadı.
Oysa, sorun işçilerin isteklerinde değildi. Sendikalı olabilme ayrıcalığına erişmiş işçiler ellerindeki fırsatı kullanmak istediler.
Bir AKP-MHP belediyesinde değil greve çıkmak akıllarına bile getiremezlerdi böylesi bir eylemi.
Bu yanıyla, Türkiye’nin kırıklarla dolu karnesine olumlu bir not kazandırdığı göz ardı edilmemeli İzmir grevinin.
Dipte birleşme hevesi başkalarının mutsuzluğuyla mutlu olma kötü alışkanlığını gündeme getirdi bir kez daha.
İşçinin seçkin bir meslek grubundan daha fazla aylık almaması mutlu olmamıza yetip de artacaktı belli ki.
“Nazar etme ne olur, örgütlen senin de olur” sözü akıllara getirilmedi bile.
Oysa, burada işçinin aldığı ücretin yüksekliğinden çok yüksek aylığı hak edene başkalarının ücretinin düşüklüğü söz konusu edilmeliydi.
Türkiye’de çalışanların % 60’ından fazlasının asgari ücret kapanında oluğundan yakınmaya da gerek kalmayacak belli ki bundan böyle.
Sendikalar AKP-MHP belediyelerinde neden seslerini çıkartamıyor sorgulaması da yapılıyor son günlerde. Bu ayrı bir sorun kuşkusuz.
AKP-MHP belediyeleri dünya görüşleri doğrultusunda despotça yönetiliyor. Oralara işçi alınırken işler baştan sıkı tutuluyor.
İktidar belediyelerinde işe alınanlar sıkı şekilde incelemeden geçirildikleri için daha baştan örgütlenme haklarından vazgeçmiş oluyorlar. Öyle ki, o belediyelerde Türk İş örgütlenmesine bile olanak tanınmıyor. Daha baştan teslim olan çalışan olur da şeytana uyarsa bu kez karşısında sarı sendikayı buluyor.
Her geçen gün dibe vuran sendikacılık ve çalışan haklarının bir şekilde varlığını sürdürüyor oluşu sorgulanacak değil sevinilecek bir durum olsa gerektir.
İzmir grevine neden olan uzlaşmazlıkta belediyenin içinde bulunduğu parasal olanaksızlıkların rolü tartışmasızdır.
Ayrıca, tartışılmaya değer bu durum değil yazılara, kitaplara sığacak oylumdadır.
İzmir’de ya da ülkenin bir başka yerinde hakkını almak için greve giden işçileri eleştirmek yapılacak en son iş olmalıdır.
Dipte birleşme kötü alışkanlığından bir an önce kurtulmamız dileğiyle.
Azim ve Karar, 03.06.2025