BİRKAÇ TON ALTIN İÇİN
Ceyhun Balcı
Akbelen direnişçisi, bilge vatansever Zehra ninemizin yüce anısına saygıyla…
Altın madenciliği, ülkemiz gündeminde önemli yer tutuyor. Toplumumuzun altına geleneksel yatkınlığı altın madenciliğine bakışı da etkiliyor. Bu bakışta bir yanılsamaya yol açtığı da kuşkusuzdur bu durumun.
Bu yanılsamada altın madenciliğinin yapıldığı ülkeye bir şey kazandırmadığı ve hatta çok şey yitirttiğinin bilinmiyor oluşunun payı büyüktür.
Farklı oranlardan söz edilse de ülkemizdeki altın madenciliğini yürüten çok uluslu şirketler çıkartılan altının % 5-10 arasında değişen niceliğini Türkiye’de bırakmaktadırlar. Altın madenciliği yapan şirketlerin çıkarttığı altının bir bölümünü kayıt dışı tuttuğuna ilişkin söylentiler eksik değildir.
Bir açık kaynakta rastladığım bilgiye göre 2022’de Türkiye’nin altın madenciliğinden kazancı yılda 500 milyon USD dolayındadır.
Buna madenin bulunduğu yerdeki iş olanakları eklenebilir. Tarımdan ve hayvancılıktan kopartılarak işsizleştirilen yöresel kitlenin bu işe (canını tehlikeye atma pahasına) ilgi gösterdiği bir gerçektir.
Yabancı şirketlerin bir yerli ortakla çalışmaları zorunlu değilse de akılcı ve gereklidir. Yerli ortağın devletle ilişkileri yürütmesi ve sürdürmesi söz konusudur. Diğer yandan, madende çalışacak olanların belirlenmesi ve elbette iktidarın belirlediği kimseler olması da neredeyse kuraldır.
Bu ve benzeri ayrıntıların yabancı şirket için en küçük önemi yoktur. Onun için birincil olan kazancıdır.
Görselden anlaşılacağı gibi 2024 yılında Türkiye’deki altın üretimi 31 tondur. Dünya üretiminin % 1’inden daha az bir niceliğe denk düşmektedir. Bu düzeydeki altın üretiminden Türk devletine kalacak olan birkaç ton kadardır.
Devlete kalan bu nicelikten elde edilecek 500 milyon USD bu uğurda yitirilenleri geri almaya yeter mi?
Can alıcı soru budur!
Zeytinden, ormandan, kurttan, kuştan, çiçekten ve böcekten vazgeçilerek edinilen bu kazanç(!) ortaya çıkan geri dönüşü neredeyse olanaksız zararı karşılar mı?
Her şeyden önce altın madenciliğinin yabancı şirketlere bırakılması gözden geçirilmelidir.
Başka birçok yeraltı kaynağı gibi altın da çıkartılabilir Türkiye’de. Bu yapılırken, akılcı ve bilimsel davranılmalıdır. İşi bittikten sonra ülkemizden ayrılan, yarattığı doğa yıkımıyla ilgili en küçük sorumluluk ve yükümlülük duyumsamayan çok uluslu şirketlerle ilişkilerin sıkı kurallara bağlanması ve daha da iyisi altın madenciliğinin kamu eliyle yapılması zararı en aza indirmede önemli ayrıntı olarak çıkmaktadır karşımıza.
Son söz : Vatanseverlik tanımı yeniden yapılmalıdır. Bugüne dek vatanseverlik kaba, saldırgan ve şovenizme vardırılan bir kavram olmuştur. Düne kadar İmralı’dakine idam ipi atanların yeni açılımla birlikte eli kanlı katili düştüğü kuyudan çıkartmak için ip sarkıttıkları görülmektedir. Vatanseverlikle ilintilerinin olmadığı anlaşılmıştır bu kaba ve ilkesiz sözde milliyetçilerin.
Vatanseverlik başka pek çok şekilde tanımlansa da, dağına, taşına, kurduna, kuşuna, çiçeğine, böceğine sahip çıkmak olarak tanımlanmalıdır. Bunun için de ülkenin doğal varlıklarının emperyal ülke şirketlerince yağmalanmasının önüne geçilmelidir.
Azim ve Karar, 17.09.2025