ASKER SAĞLIĞI
Genç ve askerliğe elverişli iki askerimizin sıcak çarpması sonucu ölümü birden bire gelişmiş olamaz. Bir öncesi olmalı.
Gizli kalması gerekenlerin ortalıkta olduğu, buna karşılık kamuoyunca bilinmesi gerekenlerin saklandığı Türkiye’de bu olayın gizemini anlayabilmek için epeyce beklemek gerekecek gibi görünüyor.
Birkaç hafta önce bir şehidimizin cansız bedenine ulaşmak için girdikleri mağaradan 12 askerimizin cansız bedeni çıkmıştı. Üzüldük, kahrolduk.
Ordu sağlık sisteminin ortadan kaldırılmasının sonucu oldu doğrultusunda yorumlar okuduk.
İskenderun’daki acemi birliğinde sıcak çarpması sonucu 2 Mehmetçiğimizin şehit olduğu haberiyle bir kez daha sarsıldık.
Evlatlarını devlete, hem de onurlu bir görev için teslim eden aileler tabutları omuzlamak zorunda kaldılar.
Her iki olay da önlenebilirdi.
Önlemsizliğe ve öngörüsüzlüğe gecikme eklenince ölüm kaçınılmazdı.
Yok pahasına ölümün sıradanlaştığı Türkiye’de sorumluyu ara ki bulasın!
Yazgı deyip geçince olağanlaşma kaçınılmaz oluyor.
Sıcak çarpmasına bağlı iyon dengesizliğinin çoklu organ yetmezliğine yol açması göz açıp kapayıncaya dek kısa sürede gelişmesi akla ve bilime aykırı bir olasılık.
Bilinmemesi gerekenlerin ortalıkta uçuştuğu ülkemizde bilinmesi gerekenleri bilmek neredeyse olanaksız.
Birlikte doktor var mıydı?
Varsa bilgine başvuruldu mu?
Başvurulduysa ne gibi kararlar verdi?
Bu soruların yanıtlarını almamız zaman alacaktır hiç kuşkusuz.
Asker sağlığına gelince!
Ordu ve ona bağlı olarak ordu sağlık sistemi bu topraklardaki çağdaşlaşmanın başlangıcı sayılabilir.
1827’de modern ordu yapılanmasına geçişle eş zamanlı olarak çağdaş tıp öğretimi başlatılmıştır.
Yaklaşık 200 yıl sonra çağa uygun bu yapılanmaya “darbe girişimi” gerekçesiyle son verilmiştir.
Bu mantıkla yaklaşılacak olursa Türkiye’de yargı başta olmak üzere pek çok kamu hizmetine son verilmesi gerekirdi. Bu düşünülemeyeceğine göre askeri sağlık sisteminden neden vazgeçilmiştir.
Yaklaşık 10 yıldır, ordumuz sağlık örgütlenmesinden yoksundur. Buna bağlı olarak, sıcak çatışmalarda sağlık yardımından, mağaraya girişte temel bilgilerden ve sıcakta eğitim gören askerlere ilk yardımdan ve yönlendirmeden yoksundur.
Tüm bu olaylar ardışık yaşanınca ordunun sağlık sisteminden yoksunluğu konusunun irdelenmeyi hak ettiği kesindir.
Demokratik ortamın bulunduğu yerde başkomutandan, savunma bakanına, genelkurmay başkanından birlik komutanına varıncaya dek bir dizi yetkilinin hesap verme sorumluluğuyla karşı karşıya olduğu açıktır.
Ordu sağlık sistemine son verildiği günden bu yana söyleneni yineleyelim.
Ordu sağlık sistemi yeniden kurulmalıdır.
Bu, aklı ve bilimin olduğu kadar Türkiye’nin 200 yıllık birikimine saygının da gereğidir.
Her fırsatta Osmanlı, ecdad, tarih diyerek söze başlayanlar bu işe ne der?