ALPASLAN IŞIKLI’YI ANIMSAMAK

ALPASLAN IŞIKLI’YI ANIMSAMAK
13 Temmuz 2025 01:43
13
A+
A-

Mustafa Kaymakçı

Alparslan Işıklı’yı  13 Temmuz 2013 günü  İzmir Seferihisar’da geçirdiği kalp krizi sonucu sonsuzluğa uğurlamıştık. Aradan oniki yıl geçmiş.

O’nu önce, Yugoslavya’nın (Tito) sosyalist ve komünist parti kadrolarındaki bürokratikleştirmeyi önlemek için geliştirdiği öz-yönetim deneyine ilişkin “Kuramlar Boyunca Özyönetim ve Yugoslavya Deneyi” kitabıyla tanımıştım.

Kitabı iki açıdan dikkatimi çekmişti. Birincisi şu idi; o yıllarda Türkiye’deki kimi toplumcu çevreler, çözümleri evrensellik yaklaşımlarıyla başka odaklarda arayış içinde idiler.

Ben de aksine, toplumcu çözümlemelerin Türkiye koşullarında üretilmesi gereğine inananlardan biri idim. Bu nedenle katı bürokratik koşullarda reel sosyalist yönetimlerin sürekli olamayacağını seziyordum.

İkincisi de birincisine bağlı olarak, her konuda “Tam Bağımsızlık” şiarını savunuyordum. Işıklı Hoca’nın andığım kitabı bunlara ışık tutacak ipuçlarını veriyordu.

Işıklı Hoca, Kemalist ve Sosyalistti.

Işıklı Hoca, Kemalist ve Sosyalistti. O’na göre bu ikisinin birbiriyle çelişen yanları yoktu. Işıklı Hoca, bunu ilk fark eden solcu aydınlardan biri olmuştu.

O, bu konunu şöyle açıklıyordu:

”Türkiye Cumhuriyeti emperyalizmin saldırısı altındadır, tıpkı ilk bağımsızlık mücadelesini veren Mustafa Kemal’in yaptığı gibi onu bu tehditten kurtarmak gerekir. Bugün ben Türkiye’de sosyalist olmanın, sosyalizmin başarılı olması koşulunun, kesinlikle Atatürk’ü temel almak olduğu noktasına varmış bulunuyorum. Atatürk’ün asla vazgeçilmez, çok önemli ve heyecan verici bir esin kaynağı olduğunu aradan geçen zaman zarfında daha çok idrak ettiğimi söyleyebilirim.

….Atatürk, işçi sınıfının olmadığı bir ülkede liderlik yapmıştır. O’nun ortaya koyduğu halkçılık, devletçilik, devrimcilik sentezinin sosyalizm olmadığını söyleyebilir miyiz? Onun bunu telaffuz etmesi şart değil. Atatürk müthiş bir deha olduğu için sözcükleri de ustalıkla seçmiştir.

….Kesinlikle, Atatürk’ün gösterdiği yönden farklı bir yerde olmadığıma inanıyorum. Atatürk, 19. yüzyılda Avrupa’da yaşasaydı herhalde çok başarılı, sosyalist bir işçi lideri olurdu. Kurtuluş Savaşı yıllarında Marks, Türkiye’de yaşasaydı ne yapardı? Kuvayı Milliye saflarında çarpışırdı, hiç şüphem yok. Atatürk’ü ve sosyalizmi değerlendirmem böyledir. Ayrı zamanlarda ayrı görünümlerde ortaya çıkmışlardır ama yönleri, hedefleri aynıdır.”

Çünkü  Işıklı Hoca’ya  göre; 20. yüzyılda yarı sömürge ülkelerde mücadele eden devrimci aydınların bir ayağının solda, öteki ayağın da milletin bağrında olmasından doğal bir şey olamazdı.

Işıklı Hoca’nın ölümü üzerine duygu yüklü bir yazı yazan Cüneyt Akalın arkadaşım da  bunu söyle ifade etmişti:

Hiç aklımızdan çıkarmayalım: emperyalizmin denetim altındaki bir ülkede devrimcinin bir ayağı sosyalizmde, öteki ayağı milliyetçiliktedir. Tıpkı Dr. Sun Yat Sen, Nehru, Ahmet Sukorno, Nasır, Tito, Nkrumah, Komo Kenyatta, Lumumba ve nihayet Chavez, Morales, Maduro gibi…”

Işıklı Hoca, küreselleş(tir)me örtük adıyla neoliberalizm ya da yeni emperyalizm konusunda da  günümüzde  ışık tutan en önemli aydınlarımızdan biri olmuştu.

Örneğin, “Neoliberalizm ve 3. Dünya Savaşı” kitabında dünyada yaşanmakta olan kaosta, komşularıyla savaşa itilen Türkiye´yi nasıl etkileyeceği sorusuna yanıtlar aradı; Latin Amerika´nın uyanışının ve Rusya ile Çin´in varlığının bu gidişatı tersine çevirmeye yetip yetmeyeceğini tartışmıştı. Küreselleşme karşıtlarını ve Üçüncü Dünya´daki etnik hareketleri titizlikle inceleyen Işıklı; kitabında ayrıca bu büyük bunalıma çare olabilecek dinamikler ve çözüm yolları öneriyordu.

Işıklı Hoca, kısaca insanlığın ve dünyanın sorunlarına kafa yoran Bir Türk Aydını idi.

Erken yitirdik. Söyleyecek çok daha fazla  sözü vardı.

O’nu sevgi, saygı ve özlemle anıyorum. Işıklar içinde uyusun.

Azim ve Karar, 13.07.2025