2025 SONA ERERKEN
Suay Karaman
Her ayında, hatta hemen hemen her gününde büyük sıkıntılar ve zorluklarla karşılaştığımız 2025 yılının sonuna geldik. Ülkemiz akla gelen gelmeyen her konuda o kadar kötü yönetiliyor ki, 2026 yılında, 2025 yılını aramamayı diliyoruz.
Son günlerde gündemin başında TBMM’de kurulan ihanet komisyonu ve DEM Partinin hazırladığı ihanet raporu bulunuyor. DEM Parti raporunun ülkemizin bölünmesi, parçalanması için hazırlandığı bellidir ve bu konuda emperyalist güçlerin desteği de vardır. Ancak bebek katili PKK terör örgütü başının ayağına gidilmesi ve bu ihanet raporunun gündemde yer almaması için çeşitli senaryolar üretilmektedir. Bu yüzden ülkemizde gündem sürekli olarak değiştirilmektedir.
11 Kasım 2025 tarihinde Gürcistan’da askeri kargo uçağımız düştü, 20 personelimiz şehit oldu. Uçağın kara kutusu bulundu ama henüz bir açıklama yapılmadı. 28 Kasım ve 2 Aralık 2025 tarihlerinde Karadeniz’de Rusya’nın ticaret gemileri Ukrayna’ya ait deniz İHA’larıyla kıyılarımızda bombalandı. Aralık ayında Ankara, Kocaeli ve Balıkesir’de tanımlanamayan İHA’lar belirlendi. 23 Aralık tarihinde içinde Libya Genel Kurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanı olan ve Türkiye tarafından kiralanan özel bir jetin, Ankara Haymana yakınlarında düşmesi sonucunda uçakta bulunan sekiz kişi hayatını yitirdi. Deniz yetki alanlarıyla ilgili Türkiye tezini savunan Libya yetkililerinin uçağının düşmesi kuşkuları arttırmaktadır. Bu olay Libya ile Türkiye arasında, Akdeniz’deki yetki alanlarını belirleyen ve 27 Kasım 2019 tarihinde imzalanan ekonomik bölge anlaşmasının ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır.
Bu olaylar yaşanırken Milli Savunma Bakanlığı’nın haftalık basın bilgilendirmesinde, “Hava sahamızın kontrolü; radarlar, elektro-optik sensörler, kara, deniz ve hava unsurları ile NATO entegre yapısı dâhil olmak üzere çok katmanlı mimariyle 7 gün 24 saat esasına göre sağlanmakta ve bu konuda herhangi bir zafiyet bulunmamaktadır” denilmesi inandırıcı değildir.
Aralık ayında 2024-2025 eğitim öğretim döneminde TBMM lokantasında meslek liselerinden gelerek stajyer olarak çalışan kız çocuklarının TBMM personeli tarafından taciz edildiği ortaya çıktı. Olayla ilgili soruşturma sürmektedir, bazı personel işten çıkarılmış ve tutuklanmıştır. Ancak çürümüşlüğün ve ahlaksızlığın boyutları korkunçtur. Bu skandalı yandaş medya haber yapmadığı gibi TBMM Başkanı’ndan da tatmin edici bir açıklama duyulmadı.
23 Aralık tarihinde 2026 yılı için en az ücret (minimum ücret) ya da Arapçasıyla asgari ücret, 28.075 TL olarak belirlenmiştir. Oysa Aralık 2025 itibariyle dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için bir ayda yapması gereken gıda harcaması olarak adlandırılan ‘Açlık Sınırı’ ise 29.829 TL’dir. Anlaşılan 2026 yılı da önceki yıllar gibi özellikle en az ücretle geçinenler ve emekliler için yine zor bir yıl olacak.
Bütün bu olaylarla birlikte futbolda bahis skandalı ortaya saçıldı. Yıllardır bilinenlerin şimdi ortaya çıkartılması başarı mıdır, gündem değiştirmek midir? Ülkemizde 3 Temmuz 2011 tarihinde Fenerbahçe Spor Kulübü’ne karşı yapılan kumpas davası belleklerdedir. Büyük paraların döndüğü futbolun çok kirlendiği ve her türlü yolsuzluğa açık olduğu bilinmektedir.
Aynı tarihlerde uyuşturucu kullanan tanınmış kişilerin ortaya çıkartılması da tesadüf ile açıklanamaz. Hatta dikkatler tamamen uyuşturucuya odaklansın ve başka hiçbir şey konuşulmasın diye Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı da işin içine katıldı. İfade vermek için yurtdışından ivedi olarak dönen Saadettin Saran, daha sonra Fenerbahçe Kulübü’ne yapılan bir baskınla, makamında gözaltına alındı ve bir gece jandarma nezarethanesinde tutuldu. Çıkarıldığı mahkemede ise ‘haftada iki gün imza’ koşuluyla serbest bırakıldı.
Sadettin Saran’ın Adli Tıp’ta yapılan uyuşturucu testi pozitif çıktı ama kendisi uyuşturucu kullanmadığını söyledi. Özel bir laboratuvara gidip test yaptırdı, sonuç farklı çıkarsa Adli Tıp’a olan güven sarsılacaktır. Zaten Adli Tıp çalışanları üzerinde kuşkular dolanmaktadır. Olayın daha da büyümesi için medya sektöründe çalışan ve uyuşturucu kullanmaktan tutuklanan Ela Rümeysa Cebeci’nin cep telefonundan elde edilen Sadettin Saran’la ilgili yazışmalar medyaya sızdırıldı. Burada Fenerbahçe Spor Kulübü’ne itibar suikastı yapılmaktadır. Uyuşturucu ticaretini yönetenlere operasyon yapılmazken, son kullanıcılara operasyon yapılması sorunu çözmez, sadece gündemi değiştirir.
TBMM’de kabul edilerek yasalaşan 11. Yargı Paketi, 25 Aralık 2025 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu paket ile yaklaşık 50.000 mahkûma tahliye yolu açılacaktır. Bu tahliyeler, daha öncekilerde de olduğu gibi yeni olayların önünü açacaktır.
Bu karmaşık gündeme rağmen, ‘terörsüz Türkiye’ masalına karşı yurtseverler de Anıtkabir’de buluştu. 27 Aralık 2025 Cumartesi günü eşsiz liderimiz Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı öncesinde kongrelerin ardından Ankara’ya gelişinin 106. yılında, sadece sosyal medyadan yapılan çağrı ile çok soğuk bir havada on binlerce yurtsever cumhuriyet aydını ülkemizin dört bir yanından Anıtkabir’e koştu. Organizasyonun çok iyi olmamasına ve iletişim kopukluğuna karşın ilgi yüksek ve coşkuluydu. Bu Anıtkabir yürüyüşü gelecek için umut doluydu, cesaret vericiydi. Türk Milletinin bağımsızlık mücadelesinde önemli bir yere sahip olan “Milletin Bağımsızlığını Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır” ifadesi 27 Aralık Cumartesi günü Anıtkabir’de kendini bir kez daha gösterdi. Siyasi iktidar ve destekçileri terörist başı bebek katilinin ayağına giderken, Türk Milleti Anıtkabir’e Ata’sına gitti; aradaki fark bu işte.
4 Ocak 2026 Pazar günü Diyarbakır’da bebek katili PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan için ‘Umut ve Özgürlük’ mitingi yapılacaktır. Halen terör örgütü olan PKK ve bu terör örgütünün başı olan Abdullah Öcalan için özgürlük mitingi yapılamaz. Çünkü bu miting; terör örgütü propagandası yapmak, suç ve suçluyu övmek, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik, yasalara uymamaya tahrik, suç için anlaşma gibi suçları oluşturmaktadır. Konusu suç oluşturan, suç işlenmesi konusunda açık ve yakın tehlike bulunan, kamu düzenini bozucu mitingler hak kullanımı değildir, açıkça yasaklanma nedenidir. Bu yüzden bu mitingin yapılmaması gerekir, yasaklanmalıdır. Çünkü böyle mitingler, PKK terör örgütü ve Öcalan’ı meşrulaştırıp, bölgede merkezi yönetimi etkisizleştirecek, ihanet komisyonu yoluyla yapılamayanı da halkı alana çekerek, halk üzerinden yapmaya çalışacaktır. Bu konuda siyasi partilerin ve baroların öncülük yapması gerekirken, iş yine yurtsever cumhuriyet aydınlarına düşmektedir. Çeşitli kurumlara verecekleri dilekçelerle bu işin de üstesinden gelinebilecektir. En azından tarihe not düşülecektir.
Görüldüğü gibi 2026 yılı, 2025 yılından daha da zorlu geçecektir. Ama umutsuzluğa hiç yer vermeyeceğiz, Mustafa Kemal’in umutlu gençleri için umutsuz durum yoktur. 2026 yılının ülkemize ve dünyaya her alanda sevgi ile huzur dolu aydınlık günler getirmesi dileğiyle.
Azim ve Karar, 29 Aralık 2025